Olafur Eliasson’un Türkiye’deki ilk sergisi “Senin beklenmedik karşılaşman”, 7 Haziran’da İstanbul Modern’de açılıyor. Günümüzün en dikkat çekici sanatçılarından biri olarak kabul edilen Eliasson’un “Senin beklenmedik karşılaşman” adlı sergisi, sanatçının 30 yıllık pratiğini keşfetme imkânı sunarken üretiminin merkezinde yer alan temaları farklı yönleriyle keşfetmeyi sağlıyor.
Ana sponsorluğunu Eczacıbaşı Topluluğu ve VitrA’nın üstlendiği kapsamlı sergide, yeni üretimler de dahil olmak üzere 40’a yakın yapıt yer alıyor. Sanatçının odaklandığı su, ışık, renk, algı, hareket, geometri ve çevre gibi konuların izlenebileceği serginin küratörlüğünü, müzenin küratöryel ekibinden Öykü Özsoy Sağnak, Nilay Dursun ve Ümit Mesci üstleniyor.
Üretimlerinin izleyiciyle karşı karşıya geldiğinde tamamlandığı fikrini her zaman vurgulayan Eliasson, sanatseverlerin aktif katılımını yapıtlarının ana bileşenlerinden biri olarak tanımlıyor. İzleyiciyi dinamik keşif sürecinin bir parçası olmaya davet eden sanatçının farklı bağlam ya da ölçekte sunduğu olgular, benzersiz deneyimlere dönüşüyor.
“Senin beklenmedik karşılaşman”
Dünyanın farklı coğrafyalarından izler taşıyan sergideki ilk karşılaşma, sanatçının yeni müze binasına özel tasarladığı ve büyük ilgi gören mekâna özgü kalıcı yerleştirmesi “Senin beklenmedik seyahatin” ile başlıyor. Mimarinin dik açılarıyla zıtlık oluşturan yansıtıcı dairesel yüzeyler, sürekli dönüşen beklenmedik karşılaşmaları mümkün kılıyor.
Müzenin ikinci katındaki Süreli Sergi Salonu’nda yer alan yapıtlar, sanatçının kariyeri boyunca ele aldığı algı, renk, ışık ve geometri konularının yanı sıra dünyadaki güncel tartışmalara olan ilgisini yansıtıyor. Yerleştirmeler, heykeller ve fotoğraflardan meydana gelen “Senin beklenmedik karşılaşman”daki çalışmalar, sergi salonunda tematik olarak bir araya getirilmiş olsa da, sanatçının birden fazla konu ve kavrama odaklanan yapıtları, farklı disiplinler arasındaki ilişkileri ve geçirgenlikleri gösteriyor.
Sergi için özel olarak üretilen ve İstanbul Boğazı’nın dönüşen renklerini sergi alanına taşıyan “Günbatımından şafağa, Boğaziçi” adlı yapıt, renk deneyleri ve suluboyalarla devam eden sergi seyrine başlangıç oluşturuyor. Serginin girişinde yer alan ve yalos olarak da adlandırılan kütük parçaları üzerine dizilmiş el üretimi üfleme cam panellerle ziyaretçiyi karşılayan yapıt, Eliasson’un renk ve ışığa olan ilgisini suyla birleştiriyor.
İstanbul Modern’in Boğaziçi’yle ilişki kuran mimarisine eklemlenen mekâna özgü çalışması “Günbatımı kaleydoskobu” ise Boğaz’daki hareketi ve manzarayı dönüştürerek sergi salonuna taşıyor. Yapıt, sergi kapsamında kent ve mekânla kurduğu ilişkiyle özgün bir anlatıya kavuşuyor.
Işık ve ışığın doğası da sergideki temalar arasında göze çarpıyor. Eliasson’un yapıtlarında öne çıkan mercekler, yansıtıcı yüzeyler, projeksiyonlar, renkli camlar ve kaleydoskoplar, sanatçının algı, mekân ve geometri üzerine yürüttüğü deneylere olanak tanıyor.
Sanatçının yeni bir renk kuramı üretmek için başladığı “Renk deneyleri” serisinin bir parçası olan suluboya çalışmaları da sanatçının su, çevre ve renk eksenindeki üretimlerini yansıtıyor.
Su temasının yanı sıra, Eliasson’un çevreyle olan ilişkisini görünür kılan yapıtları da sergi alanında ziyaretçilerle buluşuyor. İklim krizine ilişkin farkındalığı artırmak için projeler üreten sanatçının küresel ısınmanın etkilerine ve buzulların yok olmasına atıfta bulunan çalışmaları da sergide yer alıyor.