Vespucci’nin mektupları, tanıklıkları ve çağdaşlarının yorumları ilk kez tam metin olarak Türkçeye çevrildi. Mektuplar, beş asır sonra “Yeni Dünya”nın hikâyesini ve keşifler çağını Vespucci’nin kaleminden okurlarla buluşturuyor.

Kafka Kitap, keşifler çağının en tartışmalı figürlerinden Amerigo Vespucci’nin mektuplarını, çağdaş tanıklıkları ve resmi belgeleri ile bir araya getiren “Mektuplar” adlı derlemeyi Türkçeye kazandırdı. Amerika kıtasının adını almasının ardındaki tarihsel tartışmalar, Kolomb’a dair eleştiriler ve sömürgeciliğin doğuşuna ışık tutan belgeler ilk kez tam metin olarak yayımlanıyor.
Beş asır önce yazılmış bir dizi mektup, bir kıtanın ismini belirleyecek kadar etkili olabileceğini kim tahmin edebilirdi? Kitap, “Amerika” adının nasıl doğduğunu adım adım izleme fırsatı sunuyor. Vespucci’nin kendi elinden çıkan seyahat mektupları, Portekiz Kralı’na sunduğu raporlar, İspanyol yurttaşlığına alınma belgesi ve Kolomb’un oğluna yazdığı mektuplar, kıtanın kim tarafından “keşfedildiği” tartışmasını tarihsel bağlamına oturtuyor.
Bu derleme, yalnızca bir keşif güncesi değil; aynı zamanda bilginin, otoritenin ve adlandırmanın nasıl birbirine geçtiğini gösteren tarihsel bir bellek kitabı.
Kolomb’la Sessiz Rekabet
“Mektuplar” iki büyük kâşif olan Kolomb ve Vespucci’nin sessiz rekabetini birincil kaynaklardan gözler önüne seriyor. Christoph Kolomb’un yolculukları tarih kitaplarında daha görünür olsa da, Vespucci’nin mektupları “Yeni Dünya”nın tanımını değiştiren bir dönüm noktasıydı. Vespucci’nin satırlarında, Kolomb’un görmediği kıyılar, farklı yıldızların altında kaydedilmiş gözlemler, “Yeni Dünya”ya dair ilk etnografik tasvirler yer alıyor.
Kendisini “keşiflerin anlatıcısı” olarak gören Vespucci, yazılarında yalnızca gördüklerini değil, o dönemin zihniyetini de aktarıyor: bilinmeyene duyulan inanç, dini referansların gölgesinde şekillenen bilimsellik, doğaya ve “yeni insanlara” bakışın tüm çelişkileriyle.
Kolomb’a haksızlık yapıldığını savunan çağdaşlarının tanıklıklarıyla birlikte okunduğunda, “Mektuplar” tarihsel bir polemiği değil, bir dönemin ruhunu ortaya koyuyor.
Vespucci’nin mektupları, çağının ötesinde bir gözlemciliği de açığa çıkarıyor: Yerlilerin yaşam biçimlerini betimlerken dönemin önyargılarından sıyrılmaya çalışan bir zihin; haritacılığın temellerini atan bir bilimsellik. Buna karşın, çağdaşları onu “Kolomb’un gölgesine sığınmakla” ya da “kendine fazla pay biçmekle” suçladı. “Mektuplar” bu tarihsel tartışmayı ilk ağızdan dinleme olanağı sunuyor.
Haritacılığın Altın Çağı ve Bilimin Doğuşu
Vespucci’nin anlatıları yalnızca coğrafi keşiflere değil, bilimin doğuşuna da işaret ediyor. Her yolculuk, haritacılığın, gözlemciliğin ve ölçümün geliştiği bir laboratuvar gibi.
Avrupa’nın deniz gücüyle bilimi nasıl bir araya getirdiğini, misyonerlik ile merakın nasıl iç içe geçtiğini, sömürgecilik düşüncesinin nasıl filizlendiğini Vespucci’nin satırlarında görmek mümkün.
Birincil Kaynaklardan, Bir Çağın Aynası
Mektuplar, yalnızca tarihçiler için değil; insan merakı, macera ve keşif fikrine ilgi duyan her okur için bir başvuru kaynağı. C. R. Markham’ın derlediği “Mektuplar” adlı çalışmanın çevirisini Aykut Cumbul yaparken sunuş yazısını ise Ulaş Töre Sivrioğlu yazdı. “Mektuplar”da okur, Vespucci’nin gözünden hem bir çağın doğuşuna hem de “keşif” kavramının ardındaki etik ve politik tartışmalara tanıklık etme fırsatı yakalıyor. Bu metinler, bir kıtanın adını belirleyecek kadar güçlü kelimelerin, beş asır sonra bile yankılanabileceğini hatırlatıyor.

