Andaç Üzel: Önce genel bir soruyla başlayayım. Doktor Nilipek., her şey yolunda mı? Neler yapıyorsunuz bu ara?
Nilipek.: Kendi adıma her şey yolunda diyebilirim. Günlerim Berkay ve Fıstık’la vakit geçirerek, parklarda bahçelerde gezerek, vokal çalışarak, konsere hazırlanarak, sık sık gündeme ve dünyaya canımı sıkarak geçiyor. Kendi çapımda küçük direnişler yapıyorum bir şeyleri değiştirebilmek adına. Her yıl bir öncekinden daha zor oluyor, bu da her şeyin yolunda gitmesine dair bir suçluluk duygusuyla geliyor.
Yanlış zamanda sordunuz bu soruyu, dökülüverdim.
Sizinle ilk röportajımı yaptığımda yıl 2022’ydi. Çok güzel bir konserin öncesinde sorularıma cevap vermiştiniz. Konserin setlist’i de duvarımda bambaşka setlist’lerle birlikte asılı duruyor. Şimdi yepyeni bir albüm vesilesiyle buluştuk. Babylon konseriniz öncesinde buradayız. Uydurduğumuz Oyunlarla albümü nasıl bir sürecin çıktısı?
Şöyle bir şey düşünün; aynı denize akan birkaç farklı akarsu. Tek bir sürecin çıktısı değil de aynı anda birkaç sürecin birleşip yarattığı bir sonuç “Uydurduğumuz Oyunlarla”. Bu farklı akarsuları nasıl tanımlayabilirim? Mesela bir tanesi: Politik bir tepkim var, ama politik kelime dağarcığım az, ve sonuçta benim asıl görevim iyi şarkı yazmak.Eğer sonuçta kötü bir şarkı olacaksa, sırf politik olsun diye yapacaksam hem müziğime hem dinleyiciye saygısızlık gibi geliyor. Bunun üzerine çok düşündüm ve kendi politik anlatımımın arayışına çıktım. Bir sembol sistemi üzerinden, kafamda farklı alegoriler canlandırarak, akışkan bir şekilde anlatmaya çalıştım. Ne kadar başardım bilemiyorum, ama müzik benim için sürekli bir arayış hali.
Diğer bir tanesi, doğaçlama şarkılar yazmaya başlamaktı mesela, ağzımdan otomatik olarak melodisiyle çıkan şeylerin üzerine gittim ve normalde nasıl anlatacağımı bilemediğim duyguları anlatmanın yolları çıktı ortaya. Sandığım, Baykuş, Yalan Söyledik böyle şarkılar. Başka bir nehirde de kendi toprağımı, kendi kökümü anlamaya çalıştım, kim olduğumla ilgili soru işaretlerimin, bu kimliğin müzikal yansımasının peşinden gittim, acaba bunca zaman uzak durduğum ve zorlama duyulacağından korktuğum Anadolu öğeleri kendiliğinden müziğime girebilir miydi? Benden bu çıkar mıydı, ya da benden iyice kazınca ne çıkardı? Tüm bu yolculuğun sonunda kimliksizliğin bir lüks olduğunu ve benim de bu lükse sıkı sıkı sarıldığımı fark ettim. Bunu fark etmek de aslında her şeye daha rahat saldırabilmemi, istediğim her şeyi daha rahat yapabilmemi sağladı, çünkü kafamda beni sınırlandıran bir tanım yoktu.
Bu tabii şarkı yazım ve düzenleme tarafı, bir de prodüksiyon süreci var. Taner ve Berkay’la, sürecin tamamında heyecanımızı koruyarak, birbirimizi gaza getirerek çalıştık. Düzenleme yapmayı çok sevdiğimi, ama prodüksiyon sürecinde sıkıldığımı fark ettim; bu yeni bir bilgiydi. Berkay da Taner de bana harika bir oyun alanı açtılar, daha doğrusu belki de kendime zamanla açtığım oyun alanına müdahale etmediler, yaptığım her şeye benimle beraber heyecanlandılar ve kendi heyecanlandıkları hareketleri eklediler. Tüm süreç o kadar keyifliydi ki, albümdeki bazı şarkılar hala yüreğimi dağlasa, hatta albüm yer yer öfkeli bir albüm olsa da bana sanki neşeli gibi geliyor.
“Öfkemin de etkisiyle biraz zorlamıştım belki”
Önceki Nilipek. çalışmalarıyla karşılaştırdığınızda hangi yönünüzün Uydurduğumuz Oyunlarla’da daha öne çıktığını görüyorsunuz? Sanki bir tık daha gözümüzün içine bakarak söylüyorsunuz içinizden gelenleri. Kırmadan, içtenlikle ama söylemek istediklerinizi de eksiltmeden söylüyor ve daha açık konuşuyor gibisiniz.
Heheheh bunu duyduğuma sevindim. Hayatta da öyle olmaya çalışıyorum. Geçmişte çok saklandığımı, çok kaçtığımı, söylemek istediklerimi söylerken çok eğip büktüğümü fark ediyorum, sanırım aynı şey şarkılarda da geçerli, şarkılarda bile kimse üzerine alınmasın, kimse kırılmasın diye uğraşıyordum uzun süre. Bunun yerini mektuplar’da biraz fazla açık, fazla direkt ve öfkeli bir anlatım aldı, mahremimi ortaya saçtım korkmadan, çünkü yaşadığımdan utanmamayı öğrenmek, karşımdakini özellikle düşünmemek istiyordum. Ama işte öfkemin de etkisiyle biraz zorlamıştım belki kendimi. Uydurduğumuz Oyunlarla’da artık kendiliğinden açık ve net ifade edebildiğim duygular var.
Uydurduğumuz Oyunlarla’daki enstrüman çeşitliliği beni en çok heyecanlandıran şeylerden biri oldu. Müzikal örgüsü nasıl gerçekleşti bu albümün?
Bu albümdeki şarkıların süreçlerini dörde ayırabiliriz sanırım. Birinci grup benim ilk düzenlemesini yaptığım, Berkay’ın ritmik altyapısını oturttuğu ve sonra Taner’le bir olup yapımını üstlendiği şarkılar. Köşk, Yalan Söyledik, Mezar, Geçmiyor Zaman, Baykuş böyle şarkılar mesela: 2022 yazında Berkay’la stüdyoda kampa girdik ve çoğunun düzenlemesi aslında orada çıktı. İkimiz iki ayrı alanda çalışıyorduk, ben bir düzenlemeyi bitirince Berkay’a dinletiyordum, Berkay da üzerine düşünüp davul kaydediyordu, sonra konuşuyorduk üzerine. Dışarıdan birinin daha devreye girmesi gerektiğine karar verdik, Taner’le de hem çok iyi anlaşıyorduk hem de kendisinin hayranıydık. Ses seda uzmanı gerçekten, şarkıları iyice zımparalayıp cilaladı. Böylece Taner devreye girmiş oldu.
İkinci grup Ozan (Kısaparmak) ve Özgür’ün (Çıtır) de dahil olduğu, grupça düzenlediğimiz şarkılar; Menekşe, Sırf Kırabilmek İçin, Fotoğraf. Bu şarkılarda direkt hep beraber stüdyoya girdik, çaldık, çalıştık, yapılarını, hareketlerini oturttuk ve sonra tabii Taner devreye girdi. İz ve Bir Ses Var aslında çok eski şarkılarımdı, 2013’ten kalma, ama hikayeleri albüme çok iyi oturuyordu. Onları Taner düzenledi tamamen. Sandığım’ın düzenlemesi ise Berkay’ın eseri.
Aslında bir önceki albüm mektuplar’da kuartet kaydetmiş olmak da bir cesaret verdi bir de bize, her şeyi kaydedebiliriz gibi geldi. Yalan Söyledik için beden perküsyonu bile kaydettik Gökçe Gürçay’la -Taner’in fikriydi. Şarkılar da çağırdı bence biraz gerçekten, az önce bahsettiğim nehirlere atlayıp sürüklendik. Fikir patlamaları ve çok heyecan hatırlıyorum hep bakınca.
Geçmişe dönüp baktığınızda Uydurduğumuz Oyunlarla, bir yapboz parçası olarak diğer Nilipek. çalışmalarından hangisinin yanına daha çok yakışıyor sizce? Bir parça ismi de olabilir bu. “Bu albüm şu şarkının peşinden gidiyor” diyebileceğiniz bir şey var mı yoksa Uydurduğumuz Oyunlarla’yı diğerlerinden ayrı bir yere mi konumlandırmalıyız?
Of çok zor soru. Düşündüğüm zaman duygu olarak en yakın olduğu albüm bence Döngü, ama müzikal olarak en yakın olduğu albüm mektuplar. Biri bana Gömülür’le Sandığım kardeş olabilir mi diye sormuştu Instagram’da, o zamana kadar hiç öyle düşünmemiştim. Akraba gibiler diye düşünmüştüm, ama belki insanların yıllar geçtikçe dönüşmesi gibi şarkılar da dönüşüyordur, müzik de büyüyordur. Belki de Uydurduğumuz Oyunlarla, Sabah’ın 37 yaşındaki halidir.
“Sürekli yazmaya ve çizmeye çalışıyorum”
Şarkı yazmanın en saf hikaye anlatıcılığı şekillerinden biri olduğunu düşünüyorum. Bana göre müziğiniz bunu kanıtlıyor. Hikaye anlatıcısı yönünüzü neler besliyor? Neler elinize kalem almanızı sağlıyor ya da neler birikince bir şarkıya dönüşüyor?
Şarkı yazım sürecini tanımlarken kendime daha çok güveniyordum eskiden. Yani “duygu yoğunluğu”, “insan ilişkileri”, “doğada gördüklerim ve hayata benzerlikleri” gibi çok net cevaplarım vardı. Ama şimdi işin anlamadığım bir tarafı da olduğunu fark ediyorum. Bazen bazı cümleler sadece geliveriyor, ve o akışa güvenip kendinizi bırakırsanız cümleler ağzınızdan dökülmeye başlıyor. Çok şaşırtıcı bir yere götürdü bu albüm beni. Tabii ki işin biraz da işçilik tarafı var, her kelimenin, ritme oturup oturmadığının, yerine ne geleceğinin uzun uzun düşünüldüğü bir süreç var, ama zaten o olmasa ilk gelen cümleye hakkını verememiş olurum.
Yani bu sorunun daha somut cevabı sanırım şu; sürekli yazmaya ve çizmeye çalışıyorum, uzun yürüyüşlere çıkmaya ve beni besleyecek şeyler görmeye çalışıyorum. Ama artık şarkı yazmanın mistik bir tarafı da olduğunun farkındayım ve onu hissettiğim zaman kendimi o akışa bırakmak beni hiç beklemediğim yerlere götürüyor. Ben o şarkıyı yazıyor değil de o şarkıya hizmet ediyor gibi hissediyorum. Nasıl anlatabilirim bilmiyorum.
Son soru. Babylon’da bana göre çok özel bir konser izleyeceğimiz çok açık. Ancak bu konseri biraz sizden de dinlemek istiyorum. Neler bekliyor bizi?
Mazbut bir solist, sağlam bir grup ve bol bol konuk:) İlk defa bu kadar kalabalığız. Albümü baştan sona çalacağımız, yaylıların eşlik edeceği, sahnede albümde de yer alan konuklarımızın olduğu tek konser olacak sanırım. Eski albümlere de selam ediyoruz, ama başrolde Uydurduğumuz Oyunlarla var. Bizi biz olmaktan alıkoyan her şeyin üzerinde tepinelim istiyorum.