Selçuk Bulut – Denizde demir atmış bir şekilde duran geminin güvertesinden İstanbul’a bakmak gibi bir his ya da sonbaharda düşen bir yapraklardan sonra ağaçta kalan son yeşil yaprak. Kayra’nın parçalarının bende yarattığı duygular tam olarak bu.
Geç keşfettim kendisini. Aslında yıllar önce Alkışlarla Yaşıyorum’da ‘Mesela Yani’ parçasının dinlemiştim ancak yaklaşık 12 13 yıllık bir aranın ardından karşıma çıktı, köşe başında son sigarasını içip eve çdıkmak isteyen yorgun argın bir baba gibi. Hikayeler anlattığı albümleriyle eksikliğini hissettiğimiz bir olguya parmak basıyor, kanayan yarayı kapatmaya çalışıyordu Kayra.
Mesela Yani ile beni yakalamasının en büyük nedeni benim de iflah olmaz bir Natuk Baytan hayranı olmamdı. Hele ki Korkusuz Korkak filmi bende apayarı bir yere sahip. Her karesini, her detayını ezbere bildiğim bir filme gönderme yapan bu şarkı Mülayim Sert’in “Bana da 4 metre döşemelik katsana” diyerek Ayı Abbas’ın mekanına girmesi gibi hayatıma girmişti. Sonrasında yaşam hengamesi arasında unuttuğum, bilmediğim melodilerine bir tweet’te denk gelerek dinlemeye başladım.
Tek bir başlık attılar “Unutulanlar”
Aslında ilerleyen dönemde farkına vardığım bir durumla karşı karşıya kalmıştım; ben aslında Kayra dinliyormuşum. Instagram story’lerinde duygusal bir müzik olan ‘Unutulanlar’ aslında Kayra’nın bir parçasının enstrümantal haliymiş. Farazi ile yaşadıkları problemden ötürü sadece enstrümantal hali online platformlarda bulduğumuz parçanın bir de lirikli versiyonu da mevcut. İllegal biçimde yüklenen albümü çeşitli şekillerde dinleyebiliyoruz.
Neyse konuyu dağıtmayayım, çocukken tanıdığımız bir arkadaşımıza yıllar sonra denk gelmek gibi bir şeydi işte benim Kayra’yı keşfetme maceram. Hemen sarıldım albümlerine dinlemeye başladım. Devamında da ‘Hayalet Islığı’ albümüne yapılan videoyu da izledim ve kendime yıllarca dinlemediğim için özür diledim.
Anlattığı hikayeler, başarılı şekilde dizdiği olay örgüsü şarkılardan çok bir filmi anımsatıyordu. O kadar iyi bir iş çıkarmış ki Hayalet Islığı’nda bir cinayet ve sonrasında neler yaşandığını merakla dinliyoruz.
Hikaye anlatma işini sadece Hayalet Islığı’yla bırakmıyor tabii Kayra. ‘Bütün Ayazların Ortasında’ albümüyle bu çıtayı daha üst noktaya taşımış. Veysel’in başına gelen dolandırılma hikayesini bizlere o kadar ustaca aktarıyor ki dinlerken Veysel gibi sinirleniyor, umutsuz hale düşüyorsunuz.
Bir parça kendimi buldum
Takip edebildiğim kadarıyla kendine yarattığı ufak dünyasında mutlu olmaya çalışan birisi Kayra. Aynı memleketi Karabük gibi, ufak ama sıcak dünya… Orada yaşayanlarla mutlu olmaya çalışan, onlara içinde büyüttüğü çiçeklerden armağan etmek isteyen, dışarıya karşı biraz korumacı biri. Lakin toksik bir korumacı değil, çıkmak isteyeni tutmuyor. Aslında tutmak istese de bunu yapamıyor gibi. “Üzülsem de zorla tutamam” diyor hali tavrı. Kendimi görüyorum bu tavırlarında.
Kendisine dair daha çok yol almam gerekiyor ama şimdilik benden bu kadar. Sokakta kafası öne eğik, düşünceli bir şekilde yürürken, bi’ yerlerde bi’ şekilde tanışmak üzere…
Resmi daire duvarlarına döndü ömrüm
Ben ki kendi kendimin çetrefilli zulmüyüm