Can Temiz: Aklımdaki Müzik Bambaşkaydı

Andaç Üzel, Zorlu PSM’nin türler arası müzik festivali MIX Festival’de izleyeceğimiz Can Temiz ile, bu konser vesilesiyle buluştu.

Model grubunda kendisini izlemeye başladığımızda yaptığı şarkılarla grubun o dönemde kendine has bir yer bulmasını sağladı, şarkıları milyonlara ulaştı. Yaklaşık dokuz sene boyunca, Can Bonomo ve Bengi Apak ile birlikte hazırlayıp sundukları O Tarz Mı podcastiyle de sohbetinin aslında müziğinden hiç eksik kalır bir yanının olmadığını gösterdi. Uzun bir aranın ardından ise solo kariyeriyle karşımıza çıkarak 2020’lerde Türk alternatif müziğinde ismini bu sefer tek başına duyurmaya başladı. On şahane parmakta on şahane maharet ile Can Temiz, bu sohbetteki konuğum.

Andaç Üzel: Temiz şefim, sana sorular yöneltmek çok büyük mutluluk benim için. İzninle, şu odadaki fili vegan titizliğinde usulca dışarı çıkararak başlamak istiyorum. O Tarz Mı’ya ara verdiğiniz süreçte Bengi abim bir stand up şovu yazdı, müthiş işler yapıyor. Sen iki EP ve bir single  saldın üzerimize, bir de bildiğim kadarıyla bitirdiğin bir roman dosyası var. Bono ise hem albüm yayınladı hem de onun da bitmiş bir roman dosyası var. Müzikal üretkenliğiniz zaten her zaman üst düzeydeydi, fakat bunu da sormam gerek. Şakayla karışık soruyorum; biz dinleyicilerin dertleriyle kederlenmekten vakit mi bulamıyordunuz yan üretimlere yoksa hepinizin aynı anda normaldekinden daha da büyük bir üretkenlik sürecine girmesiyle mi oldu bu?

Can Temiz: Öncelikle file gösterdiğin nezaketten dolayı teşekkür ederim 🙂 Ya o niye öyle oldu tam biz de bilmiyoruz. OTM aslında o kadar vakit ve enerjimizi alan bir şey de değildi. Sadece 9 sene sonunda biraz yorulduğumuzu hissettik ve ara vermek istedik. Bu sene başlıyoruz bakalım tekrar hayırlısıyla. Ama evet herkeste bi üretim patlaması oldu. Tesadüf olamayacak kadar da garip. Bir korku romanı yazdım, şimdi yayınevleriyle görüşmelerim devam ediyor. Bono da bir roman yazdı o da 2024 bitmeden yayınlanacak diye biliyorum. Bengi zaten koptu gidiyor. Stand up kraliçesi oldu. Sanırım biraz farklı şeylere yelken açıp şarj olmamız gerekiyordu. Herkes maceralarını yaşadı, şimdi tekrar geri dönüp buluştuk gibi oldu.

“Birkaç sene hiç Türkçe bir şey yazmadım”

Müziğe döneceğim çünkü ben O Tarz Mı hakkında konuşmaya başlarsam ayrı bir röportaj daha yapmamız gerekir. Tam olarak ne noktada solo projeye ağırlık vermeye karar verdin? Solo projenin müziğindeki bileşenler nasıl bir araya geldi? Bir noktada “bu projede şunu az koymalı, bunun dozunu artırmalıyım” demişsindir. Nelerdi onlar?

Aslında Model’in sonlarına doğru Türkiye müzik endüstrisine ve ana akımına bir şeyler üretmekten çok yorulmuştum. Birkaç sene hiç Türkçe bir şey yazmadım. Başka projeler yaptım. Onlar da yıllardır açlığını çektiğim tarzda projelerdi. Çok doyurucu ve yenileyici oldu benim için. Ama onlar da grup müziğiydi hep. Sonra ufak ufak Türkçe şarkı materyalleri çıkmaya başlayınca bu kez tek başıma yapmaya karar verdim çünkü müzik hayatım boyunca hep grupla beraber çalışmıştım. Bir kere de bütün kreatif kontrolün benim elimde olması hissini yaşamak istedim.

Müziğin öğelerine gelecek olursak çok doğrudan ve direkt olarak en sahici varoluşsal problemlerimi anlatmak istedim çünkü o dönem beni en çok dolduran şey oydu. Başlamadan önce aklımdaki müzik bambaşkaydı. Sevgili Ali Rıza Şahenk’le beraber projenin başına oturunca işler tamamen değişti. İşin sound’u tamamen stüdyoda şekillendi. Daha akustik bir şey vardı kafamda ama proje birden daha elektronik, yer yer sert ve hatta nerdeyse deneysel bir yere gitti.

Seninle ilgili en sevdiğim şeylerden biri bir Can Temiz şarkısı dinlediğimi kolaylıkla anlayabilmem. Elinin değdiği işlerde sana ait izleri tespit etmek hiç zor değil. Böyle hissediyor musun? Geçmiş üretimlerinle karşılaştırınca Can Temiz imzasının artık çok daha belirgin olduğu fikri sana nasıl tınlıyor?

Valla gerçekten ilginç bir duygu. Ben böyle bir şeyin farkında değildim ama zamanla benzer şeyleri çok duymaya başladım. Benim şarkılarımı ilk kez duyduğunda çocukluk döneminde olan arkadaşlar şimdi koskoca yetişkin oldular ve bazıları kendi müziklerini yapıyorlar. Bazen bana gelip “Abi bunu Can Temiz şarkısı gibi yapmaya çalıştım” falan diyorlar. Tabii ki çok mutlu oluyorum. Şahsıma münhasır bir tarzım olduğunu bilmek çok güzel hissettiriyor. Benim çocukluğumdan, ilk müzik dinlemeye başladığım yıllardan beri etkilendiğim ezgiler pek değişmedi. Yazarken de benzer ezgiler kullanıyorum. Herhalde o yüzden.

“Bir çok deneyi ve keşfi tecrübe edebilmemi sağladı”

Parçaların tamamında apayrı şeyler deniyorsun. Bana göre solo kariyerin hem bir oyun alanı hem de bir keşif aracı görevi de görüyor senin için. Neler keşfettin? Temiz’in solo müziği Temiz’in müziğe bakışında bir şeyleri değiştirdi mi? Solo kariyer, daha önce müzikle ilgili keşfetmediğin bir şeyler keşfetmeni sağladı mı?

Kesinlikle doğru bir tespit. Evet sağladı tabii. Öncelikle bir projenin başında şarkı yazımından, düzenlemesine, prodüksiyonuna tek başıma durup, kalbimin sesini takip ederek çok güzel işler ortaya çıkarabildiğimi gördüm. Bu çok güzel bir özgüven duygusu getirdi. Onun dışında müzikal kariyerimin ilk/erken yıllarında fırsat bulamadığım bir çok deneyi ve keşfi tecrübe edebilmemi sağladı. Baya her şeyden gazımı aldım diyebilirim bu dönemde.

İlk teklinden yaklaşık iki yıl kadar sonra ilk albümün Ahlaken Alçak yayınlandı. Bunlar birikmiş parçalar mıydı? Albümleşme süreci nasıl oldu?

Evet birikmiş parçalardı. Arada son anda çıkan şarkılar da oluyordu elbette. Hatta şu an bile hala birikmiş parçaların ancak sonuna geliyoruz diyebilirim. Hatta albümden önceki ilk beş tekli de Ahlaken Alçak albümünün parçasıydı bana göre. İlk tekliden iki hafta sonra pandemi ve karantina başladı. O yüzden o dönem -yaklaşık takip eden iki yıl boyunca- teklilerle devam ettik. Sonra artık bir albüm ortaya koymam gerektiğini hissedip Ahlaken Alçak’ın çalışmalarına başladım.

Arada müziğe bakış açısını üretimleri dolayısıyla sevdiğim müzisyenlere soruyorum bu soruyu. Sana da sormam gerektiğini düşünüyorum. Tekli üretmekle aran nasıl? Tekli yayınlamanın hikayeyi böldüğünü düşünüyor musun? Söz gelimi kaset ya da CD dönemlerinde müzik yapıp her seferinde bir albüm yayınlamayı tercih eder miydin?

Evet tabii ben albümcüyüm hep. Albümlerle ve kasetlerle büyüdüm çünkü. Ama bugün bırak albümü, üç şarkılık bir EP çıkarsan bile, focus şarkı olarak seçtiğin şarkı dışındakiler amiyane tabirle “çöpe gidiyor.” Her şey artık platformların playlistleri üzerinden ilerliyor ve şanslıysanız en çok bir şarkınız bu listelere girebiliyor. O yüzden albüm yapmak sanatçı için yıpratıcı ve beyhude bir süreç olmaya başladı.

Fiziksel formatlarla önceden pek aran değildi. Bir O Tarz Mı bölümünde Bono’nun sana aldığı pikabı hiç kullanmadığını söylemiştin. Geçerli mi o? Fiziksel formatlara hala mesafeli misin?

Ehehehhe, evet plakla hiç aram olmadı. Çok havalı bir şey, çok seviyorum ama plak dinlemem hiç. Ben kaset çocuğuydum, onlarca kasedim vardı onlar da kayboldu gitti bir yerlere. Şimdi bazen girsem mi o işe diyorum ama kasetler de çok pahalı 🙂 Öte yandan dijital platfomlardan dinlemeyi de çok seviyorum albümleri. Bir sanatçının diskografisinde, belli bir janrın hem önemli hem kıyıda köşede kalmış isimleri arasında özgürce dolaşabilmek çok güzel. Ha bu platformların sanatçılara ödediği miktarlar konusuna hiç girmeyeyim, o tamamen farklı bir başlık.

“‘Telaşa Mahal Yok’ albümü de benim çocukluğumda çok önemli bir rol oynar”

Rashit’in en sevdiğim parçalarından biri olan Kapak Güzelleri’ni cover’ladın. Nasıl gerçekleşti bu şahane olay? Seni ilk izlediğim konserinde de Bulutsuzluk Özlemi’nden Törki Törki çalmıştınız. Devamı gelir mi bu cover’ların?

Aa var mıydın o konserde? 🙂 O şarkıyı tek bir kere o konserde çaldık. Bir daha da çalmadık. Genel konseptin ve sound’un fazla dışında kaldığını fark ettik.

Rashit olayıysa şöyle oldu. Son Fersah diye bir punk/thrash grubum var. O zaman ben gruba tam yeni giriyordum. Son Fersah da o cover’la uğraşıyordu. O henüz yayınlanmadı. İlk o şarkı yapılırken girdim gruba. Sonra Rashit’teki abilerimiz benim de grupta olduğumu öğrenince bana ulaştı. Sen de yapsana diye. “Telaşa Mahal Yok” albümü de benim çocukluğumda çok önemli bir rol oynar. O yüzden o albümdeki şarkılardan birini yapmak istedim.

Öyle cover yapmaya devam edeyim gibi bir fikrim yok ama proje denk geldikçe yapmaktan çok keyif alıyorum tabii.

İki EP’nin sonunda ne bekliyor bizi? Yakında neler gelecek senden?

Aslında biraz önceki soruyla da ilintili bu. Bir albüm olarak bütünlüklü bir hikaye anlatmayı çok seviyorum. Bu illa Model’in Levla’nın Hikayesi albümünde yaptığım gibi gerçekten şarkıların baştan sonra bir hikaye anlatması anlamına gelmiyor illa ama belli bir ana temaya ve ruha ait şarkıların bir araya gelip bir önceki albümden daha farklı bir duygusal tablo çizmesi beni heyecanlandıran bir şey. Ama dediğim gibi şarkıları albüm formatında yayınlamak da sadece en hardcore fanların o şarkıları keşfedebilmesine sebep oluyor. Çoğu kişinin radarından kaçıyor. O sebeple biz de nihayetinde “Göğün Sonu Yerin Dibinde, Yerin Dibi Göğün Sonunda” albümünü küçük parçalara bölüp öyle yayınlamaya karar verdik ama hem görsel, hem işitsel bütünlüğü koruduk. Şimdi o albümün tamamlanmasına iki şarkı kaldı. Yolda onlar var.

Zorlu PSM’nin türler arası festivali MIX Festival’de izleyeceğiz seni. Neler hazırlıyorsun bu konsere?

Öncelikle bu konser bahanesiyle sahnedeki soundumuzu elden geçirip revize ettik diyebilirim. Onun dışında sahnede enerjisi çok yüksek ve eğlenceli bir ekibiz zaten. Çok yoğun bir performans olacağına inanıyorum.