‘Çokseslilik kültürünü Chromas içinde sağlıyoruz’

31 Mart’ta St. Antuan Kilisesi’nde bir konser vermeye hazırlanan Chrıomas’ın heyecan uyandıran yeni projelerini dinledik.

 

Chromas

İhsan Dindar – Chromas kurulduğu 2015 yılından bu yana istikrarlı bir biçimde koro müziği alanında üretim gerçekleştiriyor. Her yıl biraz daha gelişen ekiple ve sık sık düzenledikleri konserlerle dikkat çeken Chromas’ın kurucusu Başak Doğan ile bu özel projenin doğuşundan günümüzde geldiği noktaya dair pek çok şeyi konuştuk. 31 Mart’ta St. Antuan Kilisesi’nde bir konser vermeye hazırlanan Chrıomas’ın heyecan uyandıran yeni projelerini dinledik.

Chromas’ın başlangıç hikâyesiyle başlayalım. Chromas nasıl doğdu?

Mart ayı itibarıyla tam sekiz yıl oldu. 2015 yılında Chromas’ı kurduğumda hayatım koro ile geçeceğinden emindim. Başka bir şey yapmak istemiyordum. Hâlâ aynı fikirdeyim. Chromas’ı kurmadan önce Boğaziçi Üniversitesi’nde felsefe okuyordum. Müzik felsefesi üzerine çalıştım. Lisans yıllarımda şefliğe başlayınca buna biraz daha devam etme adına master eğitimi de aldım. Ardından da “ben kendi koromu kurmalıyım” dedim. Bir seçme düzenledim. İlk etapta 12 kişiydik.

Boğaziçi mezunu olmasam da vaktiyle çok gidip geldim, pek çok öğrencisiyle arkadaşlık kurdum. Her birinde bir şey üretme arzusu vardı. Bu sanırım biraz kurum kültürüyle alâkalı…

Kesinlikle. Umarım öyle olmaya devam eder. Biraz hüzünlü bir konu. Şu an o özgürlüğünü yaşayamıyor. Ama hem benim okuduğum dönemde hem de daha öncesinde ne okursa okusun herkes ciddiyetle başka işler de yapıyordu.

Chromas’ın ismine değinmek istiyorum. Latince kökenli bir kelime…

Evet, Latincede “renkler” anlamına geliyor. Sekiz yılın sonunda karşıma bakınca gerçekten her renk var. Türkiye’nin her yerinden insanlar var. Bambaşka mesleklerden, farklı duygu durumlarından insanlar burada. Onların hepsini, kendi olmak istedikleri halleriyle bir ortam oluşturduk.

Türkiye’de aslında çok sayıda koro var. Ama neredeyse tamamı Türk Sanat Müziği ve Türk Halk Müziği koroları. Sekiz yıl öncesini de göz önünde bulundurduğunuzda Chromas’ın kuruluş sürecinde zorluklar yaşadınız mı?

Hâlâ zorluklarla karşılaşıyoruz. Türkiye’de çok fazla tek sesli koro var.  Çoksesli koroların sayısı ne yazık ki az. Herkesin sırayla konuşması, birbirini dinlemek ne yazık ki az. Şeflikte bu yıl 12. senem; bunu her gün yaşıyorum. Chromas’takiler bu açıdan çok iyi. Ama dışarıda insanlar buna pek alışkın değil. Bu çoksesliliği devamlılıkla yaratabiliriz. Biz bu çokseslilik kültürünü Chormas içinde sağlıyoruz.

Chromas

“Çok iyi bir şekilde dinlemek gerekiyor”

Bununla ilintili olarak koronun, koro üyelerinin gündelik yaşantısına bu açıdan nasıl bir etkisi oluyor?

Danimarka’da tezimi hazırlarken bundan bahsetmiştim. Spesifik olarak da “vocal painting”in kişilerin duygu durumu ve ruh haline nasıl bir etkisi var? Prova sonrası bir hafta boyunca bu insanlar nasıl yaşıyor? Sorularına yanıt aradım. Buradaki doğaçlamalarda çok aktif bir dinleme hali olması gerekiyor. O esnada ihtiyaç olan bir ritmi katmak gerekiyor. Bunun için de gerçekten çok iyi dinlemek gerekiyor. Herkes yeni bir melodi kattığı için de diğerlerinin bunu kabul etmesi gerekiyor. Bu herkes için çok büyük bir pratik. Başlangıçta insanlar buna kapalı olabiliyor. Ama zaman içerisinde ayak uydurulduğunda gündelik hayata da çok olumlu etkileri oluyor.

Bu anlattıklarınızdan sonra birilerinin illâ ki ilgisini çekecektir. Koroya katılım nasıl bir süreç?

Yıl içerisinde seçme dönemlerimiz var.  Genellikle de yaz sonuna doğru yapıyoruz. Şu aşamada Chromas’ın devamlılık oranı çok yüksek olduğu için buraya çok az sayıda yeni üye alabiliyoruz. Ancak yeni bir koromuz daha var. Vokal Akademi Pop ve Caz Korosu. Yoğun istek üzerine böyle bir koro da kurduk. Şu an orası da epey ilerleme kaydetti. Seçmelere gelince; zor bir süreç. İyi bir müzik kulağı olması gerekiyor. Ek olarak uyum konusuna da dikkat ediyoruz. Sonrasında da her koro üyesi Pazar gününü burada provalara ayırıyor. Bu işten para kazanmıyor koro üyeleri. Dünyanın neredeyse her yerinde böyle. Ama tam bir profesyonellikle herkes yıllık tüm planlarını buradaki prova veya turne programlarına göre ayarlıyor.  Gerçekten çok büyük bir adanmışlık söz konusu.

“Ambiyansa uygun repertuvar hazırlıyoruz”

Ocak ayında ses getiren bir konsere imza attınız. 31 Mart’ta da yine St. Antuan’da benzeri bir konser vereceksiniz. Ne sıklıkla konser veriyorsunuz?

Bir koro için aslında sık periyotlarla konser veriyoruz. Normalde korolar yılda iki konser verir. Biz, bazen ayda iki konser veriyoruz. Sizin de bahsettiğiniz gibi 31 Mart’ta yine St. Antuan’da bir konserimiz olacak. Bir önceki konserin biletleri o kadar hızlı tükendi ki hemen yeni bir konser yapma ihtiyacı hissettik. Ardından Nisan’da AKM’de bir konserimiz olacak. 16 Haziran’da Zorlu PSM’de büyük bir konserimiz olacak. Repertuvarımız çok geniş. Örneğin St. Antuan’daki konserimiz için o ambiyansa uygun bir repertuvar hazırlıyoruz.

St. Antuan’daki konserinize tanıklık etme şansını yakalamıştım. Orada tabii dediğiniz gibi gospel ağırlıklı bir repertuvar vardı. Ama türkü uyarlaması da vardı. Repertuvarınızda neler var?

Çok uçuk bir repertuvarımız var. Enerjik, çağdaş besteler de var. Örneğin Bobby McFerrin’in 12 dakika uzunluğunda eserleri gibi. Ama daha klasik diyebileceğimiz eserler de repertuvarımızda mevcut.

Örneğin Vivaldi ya da barok dönemden başka bir isim var mı?

Vivaldi yapmayız diye düşünüyorum. Ben genel olarak 20. yüzyıldan itibaren üretilen eserlere odaklanıyorum. Repertuvarımızda ağırlıklı olarak Türkçe ve İngilizce eserler var. Ama bunun dışında Fince, Haitice ve Danca gibi diller de var. Şu an Türkçe bir beste yapıyorum hatta.

Hazır yeni besteden bahsetmişken biraz geleceğe dair projeleri, niyetleri, hedefleri de sormak istiyorum. Bobby McFerrin’in yanı sıra yakın dönemde Korhan Futacı ile de ortak bir çalışmanız olmuştu…

Korhan Futacı ile yaptığımız iş bizi gerçekten çok mutlu etti. İyi ki yaptık. Kendisi müthiş bir müzisyen. Kayıtlar da harikaydı. O yüzden korodaki herkes de çok mutlu. Hatta yeniden bir şeyler yapma hayallerimiz var. Bobby McFerrin’dan daha üst zaten kimle bir şeyler yapabiliriz bilemiyorum. O çok yukarıda bir yerde. Kendisiyle bir projemiz daha olacaktı. Ama ne yazık ki araya pandemi girdi.

Ağustos ayında bir festival hazırlığınız var. Detayları alabilir miyiz?

Tabii, memnuniyetle. Ağustos ayında bir a capella festivali organize ediyoruz. Uluslararası bir festival olacak. 22-27 Ağustos tarihleri arasında İstanbul’un her yerine yayılan bir festival olacak. Dünyanın dört bir yanından gelen 600 müzisyen sahne alacak. Almanya, Danimarka, İsviçre, İsveç, İsrail, ABD, Kanada, Hindistan, Endonezya gibi farklı ülkelerden koroları ağırlayacağız.

Türkiye’de bu kapsamda benzeri bir festival daha önce yapıldı mı?

Bu kapsamda bir şey henüz yapılmadı. Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Maçka Demokrasi Parkı, İTÜ Maçka Kampüsü, Beyoğlu gibi yerlerde konserler düzenleyeceğiz.

Peki ya turne?

Çok isteriz. Ama bu biraz ekonomiyle alâkalı bir durum. En son 2019’da bir Avrupa turnemiz olmuştu. Biz aslında çok davet alıyoruz.