Ziya Selçuk, Merhaba Ben, Merhaba Evladım adlı yeni kitabında ebeveynliğe dair ezberleri bozuyor; anne babaları önce kendilerini tanımaya, sonra çocuklarını gerçekten görmeye davet ediyor.

Ebeveyn olmak; gurur veren, dönüştürücü ve doğru adımlar atıldığında anlatıldığından çok daha sade ve doğal bir süreç. Ancak bu süreçte çoğu zaman gözden kaçan temel bir gerçek var: Çocuk, ebeveynin bir uzantısı değil; kendi mizacı, huyu suyu, eğilimleri ve ihtiyaçları olan bambaşka bir birey.
Eğitimci, akademisyen ve yazar Ziya Selçuk, yeni kitabı Merhaba Ben, Merhaba Evladım ile anne babalığa alışılmışın dışında bir yerden yaklaşıyor. Epsilon Yayınevi tarafından yayımlanan Merhaba Ben, Merhaba Evladım, “iyi ebeveynlik” reçeteleri sunmak yerine, her ailenin ve her çocuğun biricik olduğunu hatırlatıyor. Selçuk’a göre çocuğu anlamanın yolu, önce ebeveynin kendi mizacını, alışkanlıklarını ve çocukluğunu fark etmesinden geçiyor.
Kendini Bil!” Çağrısından Bugüne
Kitap, kadim öğretilerin merkezinde yer alan “Kendini Bil!” çağrısından ilham alıyor. Selçuk’a göre ebeveynlikte sağlıklı bir ilişki kurmanın ilk adımı, çocuğu “düzeltmeye” çalışmak değil; ebeveynin kendi mizacını, çocukluk izlerini ve tepkilerini fark etmesi. Ziya Selçuk’un bu çalışması, ebeveynliğin başrolüne “çocuğu” değil, ebeveynin farkındalığını yerleştiriyor.
Mizaç: Ebeveynliğin Görünmeyen Zemini
Kitabın omurgasını oluşturan mizaç kavramı, ebeveynliğe dair pek çok yerleşik yargıyı yeniden düşünmeye çağırıyor. Selçuk, mizacı şöyle tanımlıyor:
“Mizaç, insanın ayak bastığı temel zemin gibidir; üzerine koyduklarınız ise şekildir. Zemin olmadan şekil olmaz. Kendi zemininizin niteliklerini bilir, mizacınızı iyi tanırsanız, üzerine koyacaklarınızı da aynı derecede sağlam şekillendirir, neredeyse hayatınızın haritasını çıkarırsınız. Hem de kaybolmadan!”
Bu yaklaşım, ebeveynliğin tek tip çözümlerle ilerleyemeyeceğini; her çocuğun ve her ailenin kendine özgü bir dengeye ihtiyaç duyduğunu vurguluyor.
Ezberler Yerine Kişisel Yol Haritası
Merhaba Ben, Merhaba Evladım, ebeveynlik literatüründe sıkça karşılaşılan genellemelere mesafeli duruyor. “Bu yaştaki çocuklar böyledir” gibi kalıplar yerine; mizaç, bireysel farklılıklar ve ebeveyn–çocuk etkileşiminin özgünlüğünü merkeze alıyor.
Epsilon Yayınevi tarafından yayımlanan kitap, anne babaları hazır reçetelerle değil; doğru sorularla buluşturmayı amaçlıyor.

