Kings of Convenience İstanbul konseri: Rüzgarla gelen müzik

Kings of Convenience İstanbul konseri nasıl geçti? Yağmurun kıyısından dönen, samimiyetiyle içimizi ısıtan bu özel akşamın kısa bir anlatımı.

Büşra Yazıyor: Yıllar önce Parkorman’da izlemiştim Kings of Convenience’ı. Aradan zaman geçti, şehir değişti, biz değiştik. Bu konser aynı kalan parçaların şerefine…

Parkorman’da güneş batarken tatlı esen rüzgarı hatırlıyorum. Ama bu kez sahne KüçükÇiftlik Park’taydı. Üstelik geceydi. Konser için sabah saatlerinde hava yağmurlu gösteriyordu. Hatta çoğu kişi gelmeden önce iki kez düşündü. Ama bir şekilde hava duruldu. Rüzgar kaldı, yağmur yoktu. Güneş battı. Sanki kısa süreliğine bizim için bir pencere açılmıştı.

İstanbul’da açık hava konserleri bazen böyle olur. Her şey ters giderken birden müzikle uyum yakalanır. Tıpkı bugün gibi.

Konser başladığında hepimiz aynı masalın içine çekildik. Dingin ama derin, sade ama sarıp sarmalayan bir masal.

Hiç eksik hissettirmiyorlar

İki kişilik bir grup olmalarına rağmen sahnede hiç eksik hissettirmiyorlar. Belki de bu yüzden akustik konser deneyimi bu kadar etkileyici oluyor. Gitarlar, vokaller ve aralarındaki uyum… Başka hiçbir şeye ihtiyaç kalmıyor. Gizli sırları ise seyircileri oyuna dahil etmek.

Öyle anlar geliyor ki herkesi sahneye çıkarıyorlar bir şekilde. Bir bakmışsın vokal olmuşsun, ya da ellerin ritme karışmış, drummer olmuşsun farkında bile değilsin.

Büyük cümleler yok, sahne şovları da. Ama bir bakışla, bir espriyle, tek bir melodide herkes kendini davet edilmiş hissediyor. Sanki binlerce kişinin içinden seninle göz göze geliyorlar gibi.

Sadece olduğumuz yerden, olduğumuz kadar

Ve o anlardan biri: “Know-How”.

Hep birlikte, Feist’in vokallerini üstlendik. Ne yüksek sesle, ne sahneye çıkacak gibi. Sadece olduğumuz yerden, olduğumuz kadar.

Kings of Convenience’ın canlı performansı hep aynı şeyi hatırlatıyor bana; Dinginlik ve nezaket. Acele etmeden varılabilecek yerler olduğunu. Gürültü etmeden de var olunabilecegini. Naifliğin güçsüzlük olmadığını…

Sahneden inerken “Biz sadece birlikte takılan iki kişiydik” dediler.

Şimdi hep birlikteyiz… Birbirimizi tanımayan, belki birbirimize çarpıp geçecek kadar yakın duran insanlarız fakat bir anda aynı sözleri aynı yerden söylüyoruz.

Ve o rüzgar… hâlâ esiyor.