Selçuk Bulut – Caz Çağı’nın ışıltısını çağdaş dansla buluşturan NINA topluluğu, cuma akşamı Sabancı Üniversitesi Gösteri Merkezi’nde sahne alacak. Gösterinin yaratıcı ekibini temsil eden Viktoria Garmashevskaya, “İnsan duygusu tek bir stile sığmaz; bu yüzden NINA’da her duygu kendi dans dilini buluyor” diyerek prodüksiyonun özünü ve daha fazlasını Muhabbir’ anlattı. Cuma akşamı gerçekleşecek bu özel gösterinin biletleri Biletix‘te.

NINA topluluğu klasik, caz, jazz-funk, hip hop ve modern dans tekniklerini sahnede nasıl harmanlıyor?
NINA, öncelikle insanın içinde taşıdığı sürekli değişen, patlayan, seven, arayan ve keşfeden doğanın bir hikâyesi. Bu yaklaşım; yetenekli koreografların, dansçıların, ses ve görsel tasarım ekiplerinin ortak çalışmasıyla birleşince ortaya akıcı ama aynı zamanda her sahnede ayrı bir kimlik taşıyan güçlü bir anlatı çıkıyor. Her duygu için özel bir dans türü seçiliyor; yoğun provalar, kostüm ve sahne tasarımıyla güçlendirilen görsel dünya ve sağlam bir hikâye örgüsü sayesinde farklı “dans dilleri” doğal ve dengeli bir bütünlük oluşturuyor.
Koreografi sürecinde ekip içinde nasıl bir yaratıcı dinamik var?
PRJCT360 ekibinin yaratıcı enerjisi, koreografların farklı geçmişleri ve tarzlarından besleniyor. Koreografik süreç, hem profesyonel birikim hem de gösterinin her bir parçasından alınan ilhamla şekilleniyor. Ekip, fikirlerin gelişmesine açık, zaman zaman zorlu ama her zaman destekleyici bir işbirliği modeliyle çalışıyor. Amaç, dansçıların yeteneklerini en üst düzeyde görünür kılmak.
Yeni prodüksiyonunuz Caz Çağı’nın ışıltısını günümüz seyircisi için nasıl yeniden yorumluyor?
Caz Çağı’nın cazibesi aslında zamansız oluşunda saklı. NINA, bu dönemin pırıltılı kostümlerini, zengin sahne tasarımını ve jazz esintili müziklerini temel alıyor; üzerine çağdaş bale, drama ve tiyatronun güçlü katmanlarını ekliyor. Böylece dönemin estetiği modern bir anlatıyla birleşiyor ve izleyiciyle sahne arasında daha güçlü bir bağ kuruluyor.

Gösteride nasıl bir müzik seçkisi duyacağız?
Müzik, her sahnedeki dans diline hem rehberlik eden hem de onu yansıtan bir unsur olarak tasarlandı. Hip hop, pop, elektronik müzik gibi modern türlerle klasik caz ve tanınmış melodilerin birleştiği özel bir seçki kullanıldı. Her sahnenin etkisi artıracak şekilde büyük bir özenle kürate edilen ses dünyası, hikâyeyi tamamlayıcı nitelikte.
Caz Çağı atmosferini çağdaş koreografiye taşırken hareketi nasıl kavramsallaştırıyorsunuz?
Caz Çağı’nın ruhu çok farklı biçimlerde ifade edilebilir. Gösterimizde bu ruhu yalnızca müzik değil, kostümler, teatral unsurlar, sahne tasarımı ve güçlü bir anlatı çerçevesi destekliyor. Klasik cazı modern ve kentsel dans stilleriyle yan yana getirerek karakterlerin duygusal çeşitliliğini görünür kılıyoruz. Kıskançlık, aşk, öfke, ilham, kafa karışıklığı… İnsan duygusu tek bir biçime sığmıyor; bu nedenle anlatıyı da çok katmanlı ve değişken bir yapıda kuruyoruz.

