Tar film incelemesi: Bir şefin düşüşü

Oscar adaylığıyla birlikte çok konuşulan ‘Tar’ filminde günümüz dünyasının yansımaları nasıl görüldü? İhsan Dindar yazdı…

Lydia Tar

İhsan Dindar – Geçtiğimiz hafta açıklanan Oscar adayları listesinde Cate Blanchett’in ismini görmek pek çoğumuz için henüz Tar filmini seyretmesek dahi şaşırtıcı değildi. İlk bakışta bu elbette itiraz edilecek ve benim de bu itiraza katılacağım bir şey olsa da Cate Blanchett’ın kariyeri ister istemez bu peşin hükmü beraberinde getiriyor. Todd Field’in yönettiği Tar filmini yeni izlemiş biri ve bir Cate Blanchett hayranı olarak şu kadarını söyleyebilirim ki; evet, yanılmamışım. En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alıp almamasından bağımsız olarak Cate Blanchett yılın en çok konuşulan performanslarından birine imza atmış. Film En İyi Kadın Oyuncu’nun yanı sıra En İyi Film ve En İyi Yönetmen dallarında da Oscar için yarışacak.

“Klasik müzik eski şöhretinden uzakta mı?”

“Klasik müzik eski şöhretinden uzakta mı?” ya da “Yeni kuşaklara ulaşmakta başarısız mı?” soruları son dönemde sıklıkla karşımıza çıkan soru ve sorunlar. Ben de yaptığım kimi röportajlarda şef veya solistlere bu soruyu yöneltiyorum. Gençlere erişemediğine ancak yapısı gereği bunda bir suçu olduğunu düşünmediğim klasik müzik, tüm bu tartışmalara rağmen prestijini korumaya devam ediyor. Buna basılan yeni albümleri ve konser salonlarındaki ilgiyi delil olarak göstermek mümkün. Bu yılki Oscar’ın güçlü adaylarından Tar filmi de klasik müziğin ve bu camianın en azından bir süre tartışmalara neden olmasına vesile oldu.

Bazılarınızın hatırlayabileceği üzere geçtiğimiz yıllarda Gael Garcia Bernal’in rol aldığı Mozart in the Jungle isimli dizi dört sezon boyunca büyük bir ilgiyle izlenmişti. Mozart ya da Beethoven gibi müzisyenlerin yaşam öykülerine odaklanan yapımları bir kenara koyarsak bu dizi, bir orkestra ve orkestranın sahne arkasına dair fikir vermesi açısından oldukça önemliydi. Yılın en çok konuşulan filmlerinden Tar, bunu bir adım öteye taşıyacak gibi. Zira Cate Blanchett’ın canlandırdığı kurmaca karakter olan Amerikalı ünlü orkestra şefi Lydia Tar’ın hikâyesi, maskülenliği nedeniyle haklı bir şekilde eleştirilen klasik müzik dünyasına dair pek çok unsura temas ediyor.

Filmde Cate Blanchett’in canlandırdığı şef Lydia Tar, Berlin Filarmoni’nin başarılı şefi olarak karşımıza çıkıyor. Bu şerefe nail olan ilk kadın şef unvanını da taşıyan Lydia Tar, bu özel konuma erişmek için gerekli olan tüm donanım, sebat ve hırsa sahip bir sanatçı portresi çiziyor. Bilindiği üzere yakın döneme kadar klasik müzik orkestralarında ne kadın şef ne de bir kadın üye bulunmuyordu.

Don’t Look Up’la benzerlikleri var

Dünyanın en önemli klasik müzik toplulukları olarak kabul edilen Viyana Filarmoni Orkestrası ve Berlin Filarmoni Orkestrası bu konudaki tutucu tavırlarını neredeyse milenyuma kadar sürdürdü. Orkestralardaki otoriter yönetimiyle bilinen Herbert von Karajan’ın insiyatifi olmasa bu süreç belki de daha da uzayacaktı. İşte tam da böyle bir mazinin ışığında karşımıza çıkan Tar, yapısı itibarıyla da cancel culture’dan trollüğe, erkek egemen orkestra dünyasından kariyerinde büyük bir çöküş yaşayan bir şefin psikolojisine kadar pek çok olay ve örgüyü izleyiciye sunuyor.

Tar’da yer alan cancel culture bir noktada 2021 yapımı Don’t Look Up filminde de değinilen temalarla benzerlik taşıyor. Sosyal medyanın gücü ve buradan yapılan yanıltıcı yönlendirmelerin yaratabileceği sonuçların yansıtılması aslında filmdeki “kadın orkestra şefi” figüründen daha çok öne çıkan bir noktada.

Spoiler hassasiyeti taşıyanları üzmemek adına daha fazla detaya girmeden konunun özellikle son dönemde bayraktarlığını yapan Hollywood Endüstrisi’nde bu şekliyle ele alınmış olmasını değerli buluyorum. Zira cancel culture ya da “SJW” gibi kavramlar sanatın pek çok dalında üretim için kısıtlayıcı bir rol oynamaya başlamış durumda. Hemen belirteyim ki bu benim kişisel görüşümün olması dışında sinemanın önemli isimlerinin de dile getirdiği ve son dönemde “kanonik” bir film çıkmamasına da neden olan bir olgu. Buna yakın dönemde verilebilecek en güzel örneğin de Rings of Power dizisi olduğunu söyleyebilir.

Netice itibarıyla bu yıl 95.si gerçekleştirilecek Akademi Ödülleri’nden Tar ve filmdeki rolüyle Cate Blanchett’in ödülle ayrılmasını bir “trend” değişikliği ya da en azından bir frene basma olarak düşünmek mümkün olur mu? onu da bize zaman gösterecek.