Büşra Yazıyor – İstanbul çok sıcaktı. Ama ENKA’nın ağaçların arasına gizlenmiş bahçesinde, bu sıcaklığa usulca bir ara verdik. Gökyüzü açıktı, rüzgâr hafifti, akşamüstü içimize iyi geldi. Aynı saatlerde Antalya’da Jennifer Lopez konseri vardı belki ama ne yalan söyleyeyim bugün burada olarak gönlüm doğru kararı verdiğini biliyordu.
Konser alanında biz, “dünden sonra yarından önce” bir anın içine düştük.
Birlikte kaldık, birlikte güldük. Bazen de aynı şarkıda birlikte durulduk.
Zuhal Olcay ve ekibinin sahnede kurduğu o dünya
Bazen bir sahne sadece müzikle değil, oradaki uyumla da dolup taşar. Zuhal Olcay ve ekibi işte tam olarak bunu yaptı. Sahnedeki herkes birbiriyle gerçekten bir şey paylaşıyordu. Müzik sadece kulaktan değil, kalpten de geçerek geldi bize.
Muhteşem vokalist Fatih Ertür, sesiyle ve duruşuyla çok şey söyledi. Zuhal Olcay’ın onu sahneye alışı, sadece bir yetenek seçimi değil; aslında biraz da genç nesillere yer açma inceliği bence. İşte bağıra bağıra kendini göstermeden, usulca satır arasına gizlenmiş bir zarafet.
Sözlerle değil, mimiklerle de anlatmak
Zuhal Olcay sadece bir şarkıcı değil. Bildiğiniz gibi aynı zamanda bir oyuncu. Bu yüzden bir refleksmişcesine şarkı sözlerinin altını mimikleriyle de dolduruyor.
Bazen mini bir kabare gibi… ama tam kararında. Ne fazlası var, ne eksiği.
Repertuvarına hep birlikte eşlik edebilmek ne büyük keyifti ama. “Yine Aşk Var” ile başladık, “Sen Benim Şarkılarımsın”la yakın zamanda ve çok erken kaybettiğimiz İlhan Şeşen’i andık. Gökyüzünde bir yerden duymuştur bizi. (Umarım)
“El Gibi”de Zuhal Olcay sahnede bir maestro oldu, şarkıyı bize bıraktı.
“Yıldızlar da İsterim”i duyamadığım için biraz içim buruldu ama “Güller ve Dudaklar” ı dinleyebildiğim için hala çok mutluyum.
Konser bitti… Ayakta alkışlarla tam iki kere geri çağrıldı, hepsinde de geri döndü. Aynı içtenlikle devam etti söylemeye. Bitmesin istediğimiz bir gece oldu.
Güçlü bir duruşun altında kırılgan bir ruh
Zuhal Olcay’ın sahnede güçlü bir duruşu var. Ama akşam, o ışıkların içinde gözünün kenarında bir anlık bir şey… İçime dokundu.
Hayat ona ne getirdi, ne götürdü bilmiyorum. Ama o an gidip sımsıkı sarılmak isterdim.
Birlikte avaz avaz söylediğimiz gibi “Yalnızlığımız bizim en büyük çaresizliğimiz.” belki ama… sandığımız kadar yalnız değiliz Zuhal Hanım.
Bakın, buradayız.
İyi ki de.
Sevgiler