VakıfBank Kültür Yayınları tarih kitaplığına 3 yeni eser

VakıfBank Kültür Yayınları, tarih dizisinden üç yeni eseri yayımlıyor. “Emevî Devletinin Kuruluşu”, “İslam’ın İlk Dönemlerinde Yazı ve Rivayet” ile “Filozoflar, Mutasavvıflar ve Halifeler” okurla buluşuyor.

VBKY’nin tarih kitaplığı, yayımlanan üç yeni kitapla genişlemeye devam ediyor. İsmail Hakkı Yılmaz’ın çevirisiyle R. Stephen Humphreys’in “Emevi Devleti’nin Kuruluşu”; Güllü Yıldız’ın çevirisiyle Gregor Schoeler’in “İslam’ın İlk Dönemlerinde Yazı ve Rivayet” ile Ahmet Fethi Yıldırım’ın çevirisiyle Ali Humayun Akhtar’ın “Filozoflar, Mutasavvıflar ve Halifeler” isimli eserleri yayımlanıyor.

Emevi Devleti’nin kurucusu Muâviye’nin hayatına ve yaşadığı döneme odaklanan “Emevi Devleti’nin Kuruluşu” adlı eser, İslâm tarihi araştırmaları ve yazımı esnasında başvurulabilecek değerli kaynaklardan biri olarak öne çıkıyor. Erken Dönem İslâm tarihinin belirleyici figürlerinden biri olan Muâviye üzerinden, dönemin siyasi ve dini evrimine bir bakış sunuluyor. Kitap, “Muâviye Meselesi”, “İlk Otuz Yıl (600-632)”, “İktidarın Temellerinin Atılışı: Suriye’nin Hâkimi Muâviye (632-656)”, “İlk İç Savaş ve Muâviye’nin İktidara Gelişi (656-661)”, “Müminlerin Emiri (661-680)” ve “Yaşadığımız Kargaşanın Prensi: Bir Kültürel Gerilim Sembolü Olarak Muâviye” başlıklarından oluşuyor.

“İslam’ın İlk Dönemlerinde Yazı ve Rivayet” ise İslam’ın ilk yüzyıllarındaki söz ve yazı ilişkisi ile Arap edebiyatının sentezinden oluşuyor. İslam tarihi ve İslami ilimlerin oluşumu hakkında araştırmalar yapan çağdaş akademisyen Gregor Schoeler, bu kitabında İslami ilimlerin oluşumunda sözlü olanın yazıya aktarımı sürecini, Arap edebiyatının 7. ve 8. yüzyıllarındaki alışkanlıklarından koparmadan değerlendiriyor. “Câhiliye Dönemi ve İslam’ın İlk Dönemlerinde Sözlü ve Yazılı Rivâyet”, “Kur’an ve Kur’an“Okuyucular”ı (Kurrâ)”, “İslam’da Dinî İlimlerin Başlangıcı: Siyer, Hadis ve Tefsir”, “Saray ve Edebiyat”, “Sistem Ruhu: Tasnîf”, “Dil ve Dilbilgisine Dair İlimlerin Doğuşu” ve “Kitapları Okumak veya Dinlemek” başlıklı yedi bölümden oluşan eser, İngilizce ve Arapça tercümelerinden sonra ilk kez VBKY tarafından Türkçeye kazandırıldı.

İslam dünyasında siyaset, din ve iktisat alanlarında uzman isimlerden, Bates College öğretim üyesi Dr. Ali Humayun Akhtar, “Filozoflar, Mutasavvıflar ve Halifeler” kitabıyla 10 ve 12’nci yüzyıl arasındaki siyasi rekabetin gölgesindeki felsefe, kelam ve tasavvufun mücadelesini ve birbiriyle olan etkileşimini ortaya koyuyor. İslam entelektüel tarihinin en çetrefilli metafizik meselelerini tarihi ve siyasal bağlamını ve çerçevesini de ele alan yazar, İbn Meserre, İbn Hazm, İbn Berrecan, İbn Kasi ve İbn Tufeyl başta olmak üzere, alim ve sufilerin eserlerini derinlikli ve titiz bir incelemeye tabi tutarak, Endülüs entelektüel tarihine ışık tutuyor.

Kitaptan, Emevi Devleti’nin Kuruluşu

“Irak, Müslüman İmparatorluğu’nun temel taşıydı. Tarımdan elde edilen büyük gelire ek olarak halifeliğin en büyük ordusu burada bulunuyordu, ayrıca fazla gelir Şam’daki merkezî hazineye aktarılıyordu. En az bunlar kadar önemlisi, hâlâ bir savaş alanı olan geniş İran toprakları Irak’tan yönetilmekteydi. Basra ve Kûfe valileri fiilen doğunun genel valileri gibiydi. (Halifenin zaman zaman Horasan gibi bazı hassas veya zorlu yerlere aday göstermesi dışında) İran’daki bölge valilerini onlar atıyor ve bu valiler onlara hesap veriyordu.”

Kitaptan, İslam’ın İlk Dönemlerinde Yazı ve Rivayet

“Dilbilimi eğitimi yalnızca bilgileri aktarmaktan ibaret değildi, aynı zamanda teoriler üzerinde çalışılıyor, hatta bir sistem kurmaya gayret ediliyordu. Bilhassa Basra ekolünden âlimlerin tartışmalarıyla geliştirildi. Öte yandan aynı dönemde Kûfe’deki eğitim, dilbilimden ziyade filolojiyle ilgileniyordu ve bu ekolün âlimleri çalışmalarını, İslam öncesi şiirin derlenmesi ve rivâyetinin yanı sıra bilhassa metinlerin filolojisine hasrediyorlardı.”

Kitaptan, Mutasavvıflar ve Halifeler

“Varlığın bu bölünmesinin ve mevcud olmasının daha ayrıntılı bir tasvirinde İbn Kasî, her bir mevcud feleğinin, ondan önce gelen daha yüksek düzeydeki varlık feleğinden ayrılan ve bir mevcud düzeyi teşkil ettiğini ve aynı zamanda her bir feleğin, kendisinden sonraki daha alçak düzeylere nispetle bilkuvve bir bilgi düzeyi oluşturduğunu açıklar. Ariflerin nihai gayesi, bu bilgi düzeyleri yoluyla, mistik aydınlanmaya ulaşmak üzere yaratılışın kökenine geri dönmektir.”